Acelen Nereye?
28/09/2018
An’da kalmaktansa “acelen” nereye?
Koş koş nereye kadar?
Elbet soluklanacak bir ağaç gölgesi arayacaksın birkaç adım sonra... Bu iki saat, günler, haftalar hatta yıllar sonra da olabilir nefeslenmen. Peki ya varacağın noktaya odaklanmışken, sağından, solundan, başının hemen üzerinden, arkandan neleri kaçırdığının farkına vardın mı hiç?
Son sürat yetişmen gereken yerlere olan varış aciliyetin nedir? Varsın, yolda uçan kelebeklerin, öten kuşların, oynaşan yunusların tadını çıkaran o güzel ruhun olsun! Merak ediyorum, hiç kalp atışını dinlemeye fırsatın oldu mu? Şöyle bir kendinle kalıp, sohbet ederken sana eşlik eden o kalp atışının...
“Yavaşla ey sen!” Kocaman da olsa, küçücük bir adım da olsa, hakkını ver attığın her adımın! Derin nefesler alırken içine çektiğin o tatlı hava sana can katarken, tadından kendini alamadığın, bir hayat olsun önünde. Sersene sofraya mutfağındaki tüm meziyetlerini, ağzına attığın her lokmada, sohbetin en efkarlısı, en coşkulusu, en kahkahalısı, en içteni, en hüzünlüsüne, en kalbi kocaman dostlarınla olsun. Sindire sindire kelimeler satırlarda buluşsun, yeterki “an” da kal, koşma!
Bırak acele eden başının hemen üzerindeki gri bulutlar olsun.
Bana “yoğunum, iş yetiştireceğim, başka zamana kahve keyfi yaparız” bahanesinin ardına sığınarak kaçırdığın bir dolu “an” ların adındaki geçerli sebepleri sırala; sırala ki ben de ikna olayım.
Minik bir es, dost sohbetiyle yarım saatlik orman yürüyüşü, 15 dakikalık gün batımı, 20 dakikalık satırlar arasında kaybolma, belki de 2 günlük bir tatil kaçamağı, soluklanman için harika bir ödül olmaz mı?
Acelen nereye?
© Cosmomia 2024